White Heat (1949)


Yönetmen: Raoul Walsh(yorum yapmıyorum, tüm ciddiyetimle yazacağım bundan sonra bu isimleri)

Senarist: Ivan Goff, Ben Roberts, Virginia Kellogg(bence bu Virginia senaryoyu yazıyordu, ya Ivan ya da Ben de senaryoya yardım ediyorum ayağına Virginia'ya yazıyordu. Sonra bu iki kanka arasında ufak bir çekişme baş gösterdi, diğeri de musallat olmaya başladı Virginia'ya. Böyle böyle kızı kim götürecek bakalım filan derken yazdılar senaryoyu. Kesin öyle olmuştur, yoksa 3 kişinin oturup harıl harıl senaryo yazmasına ben bir anlam veremem. Parantezi filan da unuttuk oldu sana paragraf, allah belanızı versin hemi.)

Oyuncular: Yorum yapmayayım diyorum, saygıyla yazayım isimleri diyorum, olmuyor. Sinema dünyası öyle entrikalarla öyle enteresanlıklarla dolu ki. Neyse ya... James Cagney, Virginia Mayo(amma çok Virginia var lan), Edmond O'Brien, Margaret Wycherly(bunu yazmasam da olurdu, zira 1949 yapımı filmde 100 yaşında olan bir oyuncunun sinema dünyasına pek bir katkısı olmuş olacağını sanmıyorum, bilmeseniz de olur)

Kullanıcı Yorumları:
Ben bu filmi 3 hafta önce izledim aslında. 3 haftadır film izlemiyorum, dizi izliyorum hep. Dizi güzel bir şey bence, peşpeşe 3 film izlesen bayar; ama diziye bir kaptırıyorsun saatler akıp gidiyor, üzerine pişkin pişkin övünüyorsun bile "bir oturuşta 2 sezon izledim" diye. Carnivale izliyorum bu aralar, 2. sezona başladım. Çok güzel bence, bu filme 10 takar yani; tabi filmin 49 yapımı oluşunu, Cagney'in(Cody Jarret) annesinin ölüm haberini aldığında girdiği histeri krizi ile muhteşem bir oyunculuk sergileyişini saymazsak.

Filmin kaç yılında yapıldığı da önemli bence başarısını anlamak için. Filme bakınca öyle pek de matah bir senaryosu olduğunu söyleyemeyiz, şayet bu hikaye şu tarihte film yapılıp vizyona sokulsa zerre kale almam ben, hayatımdan 111 dakikayı vermem o filme. Ters köşe yok, sürpriz final yok, gangsterlerin arasına sızan klasik köstebek hikayesi. Senaryonun yeterince alengirli olmayışının senaristler arasında yaşanan aşk üçgeni ile alakalı olması da muhtemel, performansı düşürmüş olabilir, onu bilemeyeceğim.

Ama düşünüyorsun, diyorsun ki "lan 60 sene önce çekilmiş film!". Bir tiryaki ömrü neredeyse. Öyle düşününce: Bir yana hala inatla çekilmeye devam edilen kıytırık aksiyon filmlerini koyuyorsun, diğer yana da 60 yaşındaki bu filmi koyuyorsun ve "oha" diyosun. O zaman anlıyorsun ki bu film harikaymış, aslında klasik köstebek hikayesi değilmiş, en azından çekildiği tarihte klasik değilmiş, çok orijinalmiş, sanat eseriymiş. Carnivale de çok güzel ama.

Düşününce bu filmler geleceğin sinemasını şekillendirmiş. Mesela açıyorsun televizyonu, çekirdek ailenin favori 10 kanalını sıradan geziyorsun: İlk 3 TRT, Show Tv, Kanal D, Atv... derken arada gözüne boktan türk dizilerinden birinin reklamı çarpıyor. Bakıyorsun ki dizinin ana karakterlerinden biri kadın kılığına girmiş, maymunluklar yapmakta. "hee, sen şimdi kadın kılığına girdin çok komik oldun dimi allahın moronu!" dedikten sonra çat diye kapatıyorsun televizyonu, geçiyorsun bilgisayarın başına Carnivale izliyorsun.
Ama aynı şekilde oturup Some Like It Hot'ı izleyince aynı tepkiyi vermiyorsun, orada da Tony Curtis ile Jack Lemmon kadın kılığına giriyor hiç demiyorsun onlara moron diye. Neden? Çünkü 1959'da kadın kılığına girmiş onlar, onlardan önce kadın kılığına giren pek olmamış, en azından bir travesti kadar da kadına benzemişler ayriyetten. Yani demem o ki: Carnivale harika dizi, ben de hafif alkollüyüm. İşte hep oluyor böyle şeyler.

Unutmadan: Cody Jarret(James Cagney) ana kuzusu ve aynı zamanda azılı bir gangster, hapse düşüyor. Vic Pardo adını kullanan bir polis(Edmond O'Brien) de kendini hapse sokturup Cody ile arkadaş oluyor, çetesine sızıyor. Hapisten kaçıyorlar birlikte... böyle böyle olaylar gelişiyor. Aha tanıttım.

White Heat: Torrent, Altyazı
Some Like It Hot: Torrent, Altyazı
Carnivale: Sezon: 1 2, Altyazı

4 Comments:

Fatih Dayan said...

eskilerde numara var hacı. Ben hayatta izlemem ama överim de. Sayende artık izlemiş kadar oldum, yaparım artisliğimi sağda solda 1450 yapımı filmi biliyorum diye; sağolasın, +rep bir de. Ayrıca balkonumda iki tane kedi (normal kedi) kavga ediyor. Üzüm bağı var terasa kadar çıkan, onun üzerinde birbirlerine tıslıyorlar. Bitanesi tıslıyor, diğeri de mal mal yüzüne bakıyor. Ben camda görününce tıslamayan benden çekindi, diğeri odağını bozmadan diğerine basıyor küfürü. Agresif olanı tanıyorum ben, terasta yavruları olan kedi o. Arada bir çıkıp süt kaşar peyniri, çifte kavrulmuş leblebi filan veriyorum. Demem o ki anne kedi yavrularının güvenliği için, haklı sebeplerle, diğerine hiç geri vitessiz saldırabiliyor. Diğeri ise yavşak bişey, mal işte bildiğin. Mihrakı kayıyor filan. Anlayacağın belli ihtiyaçlarını aşamamış kediler yeterli derinlikte ve samimi senoryoloru yozomozlor. Orkodoşlor soolun.

Yav bünyem, gözle görülür biçimde tiksindi şu televizyon kanallarından. Haberleri bile izlemiyorum. Ben de bir dizi diziler izler oldum internetten yabancı. bak unuttuydum carnivali bi ara izliyordum onu da. lie to me diye bir şey var fena değil, kaçıncı bölümünü izlediğimi hatırlamıyorum onun en son. böyleyken böyle işte cevvalim, kaldı 40 yıl.

Cevval Portakal: said...

Hocam ben de burada bir dişi kedi besliyorum. Dişi kedilerin her halükarda bir yırtıcılığı var gözlemlerime göre. Bu kedi gayet yabaniydi, aylarca süren çabalarım(binumum kahvaltılık) neticesinde bir şekilde kendime alıştırdım, şimdi ufak ufak sevdiriyor kendini.
Ama kedi, o alışma süreci boyunca en az 5 kere canıma kastetmiştir, kesinlikle geri vites yoktu.
O tıslama sesi de burun buruna gelince kedinin en az bir köpek kadar korkutucu olabileceğinin kanıtıdır bence.

Yani hocam demem o ki erkek kedi daha bir uysal, daha bir mantıklı düşünebiliyor iken dişi kediler doğuştan katil oluyor.

Hmm, Lie to Me'yi de ben bilmiyordum hocam, araştırmalı. Heh bir tavsiye daha: "It's always sunny in philedelphia", kesinlikle izlemelisin, çok kişiye tavsiye ettim hiçbiri hayır duasını eksik etmedi.

Manyak said...

oo bilmem mi filedelfiyayı çok manyak sakat bi şey.

Fatih Dayan said...

oha! bu yazıyı yazdığından beri neremden okuyorsam artık beyaz şapka olarak algılıyorum şunun adını. çok saçma diyordum. "white hat". vircinyaya da ayıp oldu ha çok üzülmüştür.

Yorum Gönder